SENİN PARANLA KAÇ PARA EDER?

Bloğun ismi “Usta Saati”, konumuz da saatler olunca, sık sık aile yadigarı olduğunu söyledikleri eski saatler kategorisinde okuyucu sualleriyle karşılaşıyorum:

-Markası şu… kösteği var. 17 Rubis yazıyor. Dedemden kalma! Senin paranla kaç para eder?

(Bazıları markayı da yazmıyor)- Babama dedemden kalmış kösteği de var, yüz senelik. Ederi nedir? Alır mısın?

(Geçenlerde bir müşterim aile yadigarı bir saatin arka kapağını açıp fotoğrafını çekmiş ve yollamış)- Kaç paraya tamir olur, bu vaziyette ne eder? diye soruyor.

-Bozdurmak istiyorum! Çok kıymetli, babamdan kalma diyen de var.

(Mağazaya uğrayıp) Fotoğraf gösteren, dedemin saati, annemden abim almış antika değeri nedir, nasıl bir hesap yapalım, piyasası nedir? diyene de rastladık.

-Kösteğini saklamak saati satmak istesem, değeri düşer mi? Saatini kullanmayacağım da gerçi dedemizden yadigâr ama cep saati kullanılmıyor artık! da dediler.

Öncelikle, bazı markalar ve istisna modeller dışında saatler zati eşyalardır. İkinci el piyasaları pek yoktur, ya da tüccara satıldığında değerinin çok altında alınırlar. Bana göre dededen, babadan kalma bir mekanik saate ve bunun sizin için değerine paha biçilemez. Babanızın veya dedenizin cebinde taşıdığı, sık sık bakıp zamanını ayarladığı 200 senelik geleneksel teknoloji ile çalışan bir mekanizma aynı işlevi sizin için yapmaktadır. Bundan daha fazla keyif verecek hala iş gören bir eşyanız olabilir mi? Bu saatlerin değeri sizin için parayla, pulla ölçülebilir mi?

Dolayısıyla başlığa geri dönmek istiyorum: “Dedenin veya babanın yadigarı bir saatin benim paramla değil; senin paranla ederi nedir? “diye soruyorum…

 

18301 defa okundu

27,414 total views, 4 views today

SENİN PARANLA KAÇ PARA EDER?” için 3 yorum

  1. Sizinde yazdığınız gibi markası ünlü saatlerin dışında markaların revaçta olmaması nedeniyle tüccara satışında yok pahasına satılmaktadır
    Bu tür kişisel ürünlerin maddi çıkar beklentisi olmadan Eski kuşaktan yeni kuşağa aktarılması taraftarıyım aktarılamıyor veya muhafaza edilemiyor ise müzelere bağışlansın orada sergi altında daha uzun seneler korunup ve muhafaza edileceğini düşünüyorım

  2. Merhaba; 57 yaşında devlet memuruyum. Saat ve kalem dünyasını çok seviyorum. Saatlerden; şayet kol saati ise genellikle klasik deri kordonlu ve alttan saniyeli ve de kasası sarı olanını daha çok seviyorum. Bir de kasası tam dikdörtgen olan saatleri çok seviyorum. Kadran rengi ya beyaz ya da siyah olanı ilk tercihimdir. Yıllar öncesinin Hislon’u, NACAR’ı, Cortebert’i, cb. o kadar harika kasaları vardı ki bunlara ilave OMEGA, ZENITH, Longines …. gibi bu eski klasik kasalı saatler yok artık. Longines, Zenith, ve Omega benzerini üretmiş ama eski modellerin zevkini asla yaşatmıyor. Bu ve bunun gibi gerçek saat üreticileri ki ben bunların ürünlerini her zaman benimsemişimdir bu markalar o kadar model yelpazesini geliştirmişler ki anlatılmaz. Açıkçası ben ve benim gibiler onları takacaklarını sanmıyorum. Pahadan ziyade al benisi olmalı. Eskinin Hislon’ u ile şimdikini karşılaştırıyorum. Arka kapak ve kadran lar arasında o kadar fark var ki anlatılamaz. İşin doğrusu satamıyorlar da. Halbuki benim bahsettiğim tarzda olan bir üretim gerçekleştirseler hakikaten yok satarlar. Ben de de Köstekli DDY Zenith marka çok orijinal bir saat var. Yaklaşık elli yıllık rahat var. Sadece cam değişirken kadranını çatlatmışlar. Kadran da sanırım porselen yani seramik desem daha doğru olur. Onu da yapıştırmışlar. Arada bir kurup sadece dakikalarca o çin çin seslerini dinliyorum. İnanın o sesler beni zaman tünelinde taaa çocukluğuma götürüyor. Eskiden gece loş ışıkta SERKİSOF tepede iki çanı bulunan masa aatini uyurken dinlemeyi nede çok özlemişim. Şimdilerde akar saniyeli sessiz saatler evleri doldurmuş. Oysa bahsettiğim saatin o rak rak rak sesi. Anlayan için. Kurmalı ya da otomatik bir saati tutun kulağınıza çin çin çin seslerini net işitirsiniz. Masa yada duvar saatleride rak rak rak. Öyle dendiği gibi tik tak tik tak değil. Bu da benim algılamam. Teşekkürler. Deyip kesiyim. O kadar yazılacak anılar düşünceler ve hayallerim varki bu saatler üzerine. Edebi bir kabiliyetim olda oturur romanını yazardım. Saygılarımla.

  3. Saatlerin değerini bilmeyenler tarafından satılması güzel bir şey. Bu şekilde o saat er geç değerini bilen birinin eline geçer.

Bir cevap yazın